Eski Çağlarda Pestisit
İnsanlar tarım yapmaya başladığından beri verimi arttırmak için zararlılarla mücadele etmeyi denemiştir. Bulgular, Sümerlerin bitkileri korumak için kükürt bazlı bileşenler, Çin’de ise M.Ö. 1200’lerde cıva ve arsenik türevleri kullandığı görülür. Antik Roma’da odun külü ve bitki özleri kullanımına rastlanırken, Orta Çağ'dan sonra ise nikotin içeren tütün ekstreleri ve sabunlu su gibi doğal pestisitler yaygın kullanılmıştır.
Kimyasal Pestisitlerin Yükselişi
Ancak 19. yüzyılın sonlarına doğru sanayi devrimiyle birlikte arsenik bazlı bileşikler yaygın olarak kullanılmaya başlandı. 1867’de Paris Green (bakır-arsenik asetoarsenit), patates tarlasındaki zararlılara karşı ilk ticari pestisitlerden biri olarak kullanıldı. Bu bileşiği 1892’de Londra Purple ve ardından kurşun arsenat izledi. Bu kimyasallar etkili olsa da insan ve çevre sağlığı açısından büyük riskler taşıyordu. Ayrıca dünya hızla değişirken nüfus ve konvensiyonel tarım patlama yaşamaya başlamıştı.
DDT ve Kimyasal Tarım İlaçlarının Zaferi
Kimyasal pestisitlerin dönüm noktası, İsviçreli kimyager Paul Hermann Müller’in 1939 yılında DDT’nin (Diklorodifeniltrikloroetan) haşere öldürücü etkisini göstermesiyle yaşandı. DDT, sıtmayla sivrisinek öldürerek mücadelede sonuç vermiş ve tarımsal üretimi artırmış olsa da ekolojik dengeye ve gıda güvenliğine büyük zarar verdi. Bu madde neredeyse hiç yok olmuyor ve tüm canlılara zincirleme ölüm getiriyordu. Ayrıca sivrisinekler ve bitler zamanla bağışıklık geliştiriyor, ancak taşıdıkları zehir doğada aktarılmaya devam ediyordu. 80'lerden beri kullanımı yasak olan Avrupa ülkelerinde çiftçi evlerinden alınan örneklerde DDT ve diğer pestisitlerden oluşan toksik kokteyller görülmüş, Avustralyada 87'den beri tamamen yasak olmasına rağmen Victoria kıyılarında ciddi DDT birikimine rastlanmıştır.
Modern Pestisitler
1950’lerden sonra organofosfatlar (örneğin parathion), karbamatlar (örneğin carbaryl), klorlu hidrokarbonlar (örneğin aldrin, dieldrin), ve daha sonra sentetik piretroitler (örneğin permethrin) gibi çeşitli kimyasal sınıflar geliştirildi. Ancak bu maddelerin çoğu gıda güvenliği ve doğada kalıcılıkları nedeniyle sıkı denetim altına alındı, bazıları yasaklı ilan edildi. Yine de maksimum yasal seviye olarak belirlenen miktarda bile kalıcı şekilde besin zincirinde yer eden bu tarım ilaçları, hemen her ülkede ve tarımın neredeyse tamamında kullanılmaktadır.
Ülkelere Göre Farklılıklar
Ayrıca bu ülkeler arasında da yasal farklılıklar bulunur. Örneğin ABD miktarca hem daha yüksek miktara ve Avrupada bir çok yasaklı tarım ilacının kullanımına izin veriyor. Avrupa'da acil durum kararnamesi ile kullanım istisnaları yapmakta, ayrıca bu yasaklı maddeler pazarda kaçak yollarla hayli pay sahibi (%10-15). Tabii ki yine tablo fakirlikle oranlı olarak kötüleşmekte, sağlık kriterleri ve kontrol yönünden daha da geri kalmaktadır. GloPUT’a göre düşük gelirli ülkelerde bu ilaçların kullanımı son 10 yılda %150 artmıştır. Türkiye'de her ne kadar yasal olarak ABD'den daha fazla yasak ve kısıtlama koyulmuşsa da, AB kriterlerine göre hem yasa hem uygulamada oldukça serbesttir.
SONUÇ
Kimyasal pestisitlerin hemen hepsi doğrudan öldürücü etkileri için kullanılan maddeleridir. Gıda güvenliği için yiyeceklerinizi mümkün olduğunca doğru kaynaktan almaya ve pestisit kalıntısını maksimum seviyede temizleyecek yöntemlerle yıkamaya özen gösterin. Pestisit testi kullanmak, ürün kalitesi ve temizleme yöntemleriniz hakkında fikir sahibi olmanıza yardımcı olacaktır. Her ne kadar organik gıda adı altında bolca ürün satılsa da, bu konuda da gerçek bir kontol ve ölçü ülkemizde yerleşmemiştir. PESTEST olarak en azından bir kez olsun bu iddiayı kontrol etmenizi tavsiye ederiz :)